NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
حُسَيْنُ
بْنُ
الْأَسْوَدِ
حَدَّثَنَا
عُبَيْدُ
اللَّهِ
أَخْبَرَنَا
إِسْرَائِيلُ
عَنْ سِمَاكٍ
بِإِسْنَادِهِ
وَمَعْنَاهُ
وَالْأَوَّلُ
أَتَمُّ لَمْ
يَذْكُرْ
بِسِعْرِ
يَوْمِهَا
Bize Hüseyin b.
el-Esved, Ubeydullah'dan o İsrail'den, İsrail de Simâk'den önceki (3354.)
hadisi aynı mana ve isnadla rivayet etti. Önceki hadis daha mükemmeldir. İsrail
(rivayetinde) "o günkü rayici ile" sözünü zikretmedi.
İzah:
Görüldüğü gibi bu hadis,
önceki hadisin farklı bir rivayetine işaret için kitaba alınmıştır. Biz daha
mükemmel olan o hadisin izahına girmeden bu farklı rivayeti de terceme etmek
istedik. Şimdi izahına çalışacağımız hadis, bundan önce tamamı zikredilen
hadistir.
Bu hadisi yukarıda
işaret ettiğimiz zatlardan başka İbn Hibbân ve Beyhakî de tahric etmişlerdir.
Hâkim de hadisin sahih olduğunu söyler. Tirmizî, "Bu hadisi merfû olarak
Simâk b. Harb'den başkasından bilmiyoruz" der ve bunun İbn Ömer'den mevkuf
olarak rivayet edildiğini söyler. Nesâî de aynı şekilde ibn Ömer'den mevkuf
olarak rivayet etmiştir.
Hadis-i şerifte, altın
karşılığında satılan bir malın bedelinin gümüş ile veya gümüş karşılığı satılan
malın bedelinin altınla ödenmesi söz konusu edilmektedir. Bilindiği gibi
"dinar" altın para, "dirhem" de gümüş paradır.
Bakî' Medine'nin
kabristanının bulunduğu yerdir. Nevevî: " O zamanlar Bakî'de kabir çok
değildi." der.
Hadis-i şerif; insanın
zimmetinde borç olan parayı, başka cins bir para ile ödemenin caiz olduğuna işaret
etmektedir. Ancak bu değişimin aynı mecliste olması gerekmektedir. Yani altın
para ile yapılan bir alışverişte bedel o mecliste gümüş para ile ödenebilir.
Ödemenin aynı mecliste olmasının şart. oluşu, Hattâbî'nin ifadesine göre, bu
akdin bir sarf (para bozma) akdi olmasından dolayıdır.
Ulemanın büyük
çoğunluğu, hadisin işaret ettiği istikamette görüş beyan etmişlerdir.
Şevkânî'nin belirttiğine göre; Hz. Ömer, oğlu Abdullah, Ha-sen, Hakem, Tâvûs,
Zührî, Mâlik, Şafiî, İmam A'zam Ebû Hanîfe, Sevrî, Ezvaî, Ahmed b. Hanbel ve
daha birçok âlim bu görüştedir.
İbn Mes'ud, İbn Abbas,
Saîd b. el-Müseyyeb ve İmam Şafiî'nin bir görüşüne göre, altın yerine gümüşle
ödemede bulunmak mekruhtur. Ancak üzerinde durduğumuz hadis onların aleyhine
delildir. Hattâbî ise, Ebû Seleme b. Abdirrahman ve îbn Şübrûme'nin bu değişimi
caiz görmediklerini söyler.
Hadisin rivayetlerinden
birinde, altın ve gümüşün birbirlerinin yerine ödendiği takdirde o günkü
rayiçlerinin esas alınmasının gereği vurgulanmaktadır. Yani, meselâ 100 dirhem
gümüş karşılığı bir mal pazarlık eden kişi gümüş yerine altın ödeyecekse, 100
dirhem gümüşün satın alacağı altını ödeyecektir. Ahmed b. Hanbel'in mezhebi de
böyledir.
Hadisin diğer
rivayetinde ise, borçlanılan para birimi ile onun yerine ödenecek para arasında
kıymet eşitliği şartı söz konusu edilmemiştir. Ebû Hanîfe ve Şafiî de
bu.görüştedirler. Buna göre, ödenecek paranın kıymeti borçlanılan paranın
kıymetine denk olabileceği gibi, daha değersiz veya daha değerli olabilir. Bu
görüşte olanlar; ribevî mallardan değişik cinslerin birbirleri ile satılması
durumunda peşin olmak şartıyla aralarında eşitliğin şart olmadığını bildiren
hadisi görüşlerine delil alırlar.[Bk. 3350 no'lu hadis.] Altın ve gümüş ayrı
ayrı cinslerden olduğuna göre, peşin değişimlerinde eşitlik şart değildir.
Buraya kadarki
izahlardan anlaşıldığı üzere, altın borcunu gümüş veya gümüş borcunu altınla
ödemek, önce bunları birbirine karşılık satıp sonra takas yapmaktır. Meselâ, 5
altınla bir mal alan kişi, malı satana 5 altın borçlanmıştır. Bu borcunu
gümüşle ödeyecekse, vereceği gümüşle zimmetindeki bu 5 altım satın alır ve
gümüşü öder. Böylece altından olan borcunu gümüş ile ödemiş olur.
Hattâbî buna işaretle,
"Bir mal karşılığı olarak, gümüşten olan borcu altınla veya altından olan
borcu gümüşle ödemek, gerçekte bir malı kabzet-meden satmaktır. Hadisin bu
muameleyi caiz görmesi; malı kabzetmeden satmanın caiz olmayışının, satışında
kâr gözetilen şeylerde olduğuna delâlet eder" der.
Satın alınan bir malı,
kabzetmeden satmanın hükmü ileride gelecektir.